Gözün sklera olarak bilinen beyaz kısmı konjonktiva adı verilen ince, berrak bir dokuyla kaplıdır. Bu doku, içerisinde küçük ve ince kan damarlarını bulundurur. Konjonktiva içinde bulunan bu küçük ve ince kan damarları yapısı gereği oldukça hassastır ve kolayca kırılabilir veya patlayabilir. Damarların herhangi bir sebepten zarar görmesinden dolayı kan dışarı sızar ve göz akı ile konjonktiva arasına yerleşir. Sızıntının boyutuna göre gözün bir kısmı kırmızı gözükebileceği gibi kanamanın boyutları büyüdükçe gözün bazı kısımları kısmen kan kırmızı görülebilir. Bu durumun şiddeti arttıkça gözün bazı bölgelerinde dışa doğru bir şişlik oluşması da söz konusu olabilir. Göz kanlanmasında mutlaka bir damarın hasar görmesi söz konusu değildir. Kılcal damarlarda aşırı şekilde kan toplanması ve bu toplanmadan dolayı damarların genişlemesi de göz kanlanmasına yol açar. Normalde görünür halde olmayan bu kılcal damarlar, kanın yoğunlaşması ile birlikte görünür hale gelir ve gözde kanlı bir görünüm ortaya çıkarır. Göz kanlanması çoğu zaman herhangi bir ağrıya veya görme değişikliğine yol açmaz ve kendiliğinden iyileşir. Bazı durumlarda ise kaşıntıya veya yanmaya sebebiyet verebilir.
Göz kanlanmasının en belirgin ve ortak belirtisi gözün beyaz kısmında oluşan damarlı ve kanlı görüntüdür. Yalnızca çok derin göz kanlanması türlerinde dıştan kanlı bir görüntü oluşmayabilir. Bütün hastalarda belirtiler paralel seyreder ve genellikle belirtiler şunlardır:
Yine bu belirtiler altta yatan bazı hastalıklardan dolayı ortaya çıkabileceği için farklılık gösterme olasılığı da vardır. Lösemi, hemofili, orak hücre hastalığı, kan inceltici ilaçların yan etkileri vs. gibi durumlarda farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle belirtiler ciddiye alınarak hemen muayene olunmalıdır.
Göz kanlanması neden olur sorusuna verilebilecek cevaplar oldukça fazladır. Hatta birçok kanlanmanın nedeni çoğu zaman bilinmez. Gözde bulunan damarlar oldukça hassas ve kırılgan olduğu için zedelenmeye oldukça müsaittir. Öksürme, hapşırma, kusma, ağır yük kaldırma, tansiyon, lens takmak, alerjik reaksiyonlar gibi birçok durumdan dolayı göz kanlanması oluşabilir. Hatta yapılan bazı incelemeler astımlı ve boğmacalı bebeklerde göz kanlanma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Göz kaşınması sırasında çok sert gözleri kaşımak veya ovalamak göz kanlanmasına sebep olabilir. Ayrıca travmalar, yaralanmalar, veya göze alınan darbeler de göz kanlanmasına yol açar. Özellikle herpes virüsünün yol açtığı göz enfeksiyonları, iris üzerinde bulunan anormal kan damarları, kan pıhtılaşması sorunları, göz cerrahisi sonrası oluşabilecek komplikasyonlar ve göz kanserleri de göz kanlanmasının diğer nedenleri arasında yer alır. Warfarin, dabigatran, rivaroxaban, heparin, aspirin, ibuprofen gibi kan inceltici ilaçların göz kanlanmasına yol açabileceği de bilinmektedir. Diyabet, retinal yırtık, anevrizma, gözün arkasında oluşan sıvı birikmesi, yaşa bağlı birtakım hastalıklardan dolayı da göz kanlanması oluşabilir.
Göz kanlanmasının bilinen birkaç farklı çeşiti bulunur. Bunlar arasında en bilinenleri subkonjonktival ve hyphema kanamalardır. En yaygın görülen kanama türü subkonjonktival kanamalardır. Genel olarak herhangi bir zararı yoktur ve bir hafta içerisinde kendiliğinden geçer. Gözün beyaz kısmında kızarıklık en yaygın belirtisidir. Göz tahriş olduğu için bu tür kanlanmalar ortaya çıkar ve gözde dolgunluk hissi ile birlikte kendini gösterir. Hyphema ise iris ve göz bebeği üzerindeki kanlanmalardır. Genellikle iris veya göz bebeğinde bir hasar ya da yırtık olduğunda ortaya çıkar. Çok yaygın bir tür olmamakla birlikte görmeyi etkileyebilir ve oldukça ağrılıdır. Tedavi edilmemesi halinde kalıcı görme kayıplarına yol açma ihtimali söz konusudur. İki türün dışında göz sıvısı içinde vitreus kanaması, retina altında subretinal kanama ve retinanın bir parçası olan maküla altında submaküler kanama türleri de vardır. Bu kanamalar gözün daha derin tabakasında olduğu için dıştan bakıldığında gözükmezler.